ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Anadolu (Türkiye) Selçuklulari 1075-1308 tarihleri arasinda Anadolu'da hüküm süren müslüman bir Türk devletidir. Devletin kurucusu olarak kabul edilen Süleyman Sah Selçuk'un büyük oglu Arslan Yabgu'nunn torunudur. Bu münasebetle biraz gerilere giderek Arslan Yabgu'dan bahsetmek istiyoruz.
Bazi eserlerde kendisinden Isrâil olarak bahsedilmekle beraber daha çok Türkçe adi Arslan Yabgu ile meshur olan bu Selçuklu beyi ilk defa Karahanlilarla Sâmânîler arasindaki mücadelede dikkatleri üzerine çekti. Karahanli Harun b. Ilig Han Samanî topraklarinin bir kismini isgal edince Samanî hükümdari Selçuk'tan yardim istedi. O da oglu Arslan kumandasindaki bir orduyu Samanîlere yardima gönderdi. Arslan'in yardimi ile Karahanlilari maglûp eden Sâmânîler isttila edilen topraklarini geri aldilar. Bu münasebetle Buhara-Semerkant arasindaki Nur kasabasi Selçuklulara yurt olarak verildi. Karahanlilar ile Sâmânîler gibi birbirleri ile mücadele halinde olan iki devlet arasinda kalan Selçuklular mahirane siyasetleri ile bu bölgede varliklarini sürdürmeyi basardilar. Karahanli Nasr ILig Han'in Buhara'yi zapt ederek (Ekim 999) Samanî hükümdari Abdülmelik ve hanedan azalarini Özkent'e sürmesi ile Sâmânîler devleti fiilen sona ermis oluyordu. Bu hadise Arslan Yabgu ve ona bagli Türkmenlerin nüfuz ve itibarini daha da arttirdi. Karahanlilarin elinden kaçmaya muvaffak olan Sâmânî sehzadesi Ebû Ibrahim el-Muntasir Karahanlilar'a karsi yine Arslan Yabgu'nun yardimini istemek zorunda kaldi ve bu sayede Karahanlilar'i üç defa bozguna ugratti. Babasi Selçuk'un 1009'a dogru Cend'de ölmesi üzerine Arslan "Yabgu" ünvani ile ailenin basina geçti. Karahanli hükümdari Ilig Han Nasr'in 1012 yilinda ölümü üzerine ayni aileye mensub olan Ali Tegin Arslan Yabgu'nun destegi ile Buhara'ya hakim oldu. Bu sayede dikkatleri üzerine çeken Arslan Yabgu giderek kuvvet kazaninca Karahanli hükümdari Yusuf Kadir Han ile Gazneli Sultan Mahmud 1025 yilinda "bütün Iran ve Turan meselelerini" görüstükleri meshur Maverâünnehir mülakatinda Arslan Yabgu idaresindeki Selçuklulara karsi gerekli tedbirleri almaya ve onlari Türkistan ve Maverâünnehir'den uzaklastirip Horasan'a sürmeyi kararlastirdilar. Arslan Yabgu bu sirada çöllere çekilmisti. Gazneli Mahmud mertligi, savasçiligi ve yildirim hizi ile avinin üzerine düsmesi gibi meziyetleri sebebi ile herkesin çekindigi Arslan Yabgu'yu yakalamak için hileye basvurdu. Bir ziyafet münasebeti ile Semerkant'a çagirdigi Arslan Yabgu'yu oglu Kutalmis ve bazi arkadaslari ile birlikte tevkif ederek Kâlincar kalesinde hapsetti. Arslan Yabgu'ya bagli çok sayida Türkmeni de öldürdü (1025). Arslan Yabgu'nun hapsedilmesi ile ön plâna geçen Tugrul ve Çagri Beyler Gazneli Mahmud'un ölümü (1030) üzerine yerine geçen oglu Mesud'a haber gönderip kendisine itaat arzettiklerini bildirdiler ve Arslan Yabgu'nun serbest birakilmasini istediler. Sultan Mesud bu teklifi kabul edip Arslan Yabgu'yu Belh'e getirdi ve ona yegenlerine bozgunculuktan vazgeçmelerini söylemesini emretti. Arslan Yabgu da Tugrul ve Çagri beylere haber gönderip Gazneli hükümdari Sultan Mesud'un buyrugunu iletti. Ayrica elçi ile bir "biz" gönderip onu yegenlerine vermesini istedi. Elçi mesaji teblig edip sifre mahiyetindeki "biz"i teslim edince onlar yeniden karisiklik çikarmaya basladilar. Bunun üzerine Sultan Mesud da Arslan Yabgu'yu tekrar hapse atti. Türkmenlerin onu kurtarma tesebbüsleri sonuçsuz kaldi ve Arslan Yabgu 7 yildan beri kaldigi hapishanede 1032 yilinda öldü. Ancak oglu Kutalmis bir firsatini bulup hapishaneden kaçti ve Buhara'ya döndü. Arslan Yabgu'ya bagli Oguzlar (Yabgulular-Yavgiyyân) Yagmur, Kizil, Boga, Göktas ve Anasi-oglu adli beylerin idaresinde faaliyetlerini sürdürmekle beraber Gazneli kuvvetleri karsisinda dagildilar ve büyük sikintilara maruz kaldilar. Fakat bütün bunlara ragmen ümitlerini kaybetmeyip Arslan Yabgu'nun torunu Kutalmisoglu Süleyman Sah'in tarafindan toplanarak Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulusuna büyük hizmet ettiler.
Tugrul Bey Kâlincar kalesinden kaçarak Buhara'ya dönen Kutalmis'in Selçuklu Devleti'nin kurulusundan sonra da yaninda toplanan Türkmenlerle çevreyi yagmaladigini görünce sinir bölgelerini ona ikta ederek kâfirlere karsi cihada memur etti. Kutalmis da büyük bir ordu ile Azerbaycan'a dogru ilerlemeye basladi. Iste bu sirada Selçuklularla Bizanslilar arasinda ilk ciddi çatisma vuku buldu. Gence önlerinde cereyan eden bu savasta Gürcü, Ermeni ve Rumlar'dan mütesekkil Bizans ordusu agir bir maglubiyete ugradi (1046). Bu zaferi müteakip Aras nehri boyunca ilerleyen Kutalmis dönüsünde Tugrul Bey'e bölgenin çok zengin ve Rum'larin da kadinlar gibi korkak insanlar oldugunu bu sebeple ülkelerini kolaylikla fethedebilecegini söyledi. Tugrul Bey Kutalmis'i daha sonra Arslan Besâsirî üzerine gönderdi. Ancak maglub olan Kutalmis Bagdat'a Tugrul Bey'in yanina dönmüs ve Abbasi halifesinin Sultan Tugrul Bey'i kabul ettigi merasime katilmistir (1059). Kaynaklarda bu tarihten 1061 yilina kadar onun nerede olduguna dair bir bilgi yoktur. Kutalmis söz konusu tarihte kardesi Resul Tegin ile beraber amcazadeleri Mikâil ogullarina karsi saltanat davasinda bulunarak isyan etti. Tugrul Bey isyani bastirmak üzere harekete geçti. Ancak daha sonra bu görevi veziri Amidü'l-mülk Kündüri'ye verdi. Vezir tarafindan Girdkûh kalesinde muhasara edilen Kutalmis bazi sartlar ileri sürerek baris talebinde bulundu. Buna göre Kutalmis:
1. Sultan Tugrul Bey'in canini bagislayacagina dair yemin etmesini,
2. Çagri Bey'in oglu Süleyman'in kizi ile evlenmesine müsaade edilmesini,
3. Kendisine iyi bir vilayetin ikta edilmesini istiyordu.
Vilayetin verilmesi ile ilgili sart kabul edilmekle beraber digerleri reddedildi ve müzekereler neticesiz kaldi. Vezir de bir müddet sonra Sultanin ölüm haberini alip Rey'e döndü.
Bu firsattan istifade eden Kutalmis Türkmen obalarina giderek asker topladi ve Rey sehrini kusatti. Kutalmis'in büyük bir tehlike teskil edecegini anlayan vezir Amidü'l-mülk Süleyman'in yerine Alp Arslan'i sultan ilân etti ve üst üste ulaklar gönderip süratle Rey'e gelmesini istedi. Alp Arslan'in öncü kuvvetleri yaklasinca Kutalmis kusatmayi kaldirip Rey'den ayrildi (24-25 Kasim 1063). Yolda Alp Arslan'in Hacib Erdem kumandasindaki kuvvetleri ile karsilasan Kutalmis onlari maglub etti. Bu sebeple Alp Arslan derhal Kutalmis'in üzerine yürüdü. Kutalmis sayica üstün olmasina ragmen yenildi. Büyük ogluyla kardesi Resul Tekin de esir düstü. Kutalmis ise daglardan ve sarp yollardan geçip kaçarken atindan düserek öldü. Cenazesi Rey'e götürüldü ve orada topraga verildi (7 Aralik 1063).
SÜLEYMAN ŞAH DEVRİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU VE BUYUK SELÇUKLULARLA İLIŞKILER
Sultan Alp Arslan zamaninda isyan ederek Bizans'a siginmis olan Erbasgan (Erbasan) 7 Ocak 1078'de kendisini Anadolu'da imparator ilan etmis olan Botaniates ile isbirligi yaparak Istanbul üzerine yürüyünce Mikhail Dukas Kutalmisogullarini yardima çagirdi. Ancak Botaniates Erbasgan araciligi ile Kutalmisogullarini kendi tarafina çekti ve Iznik'e kadar geldi. Mikhail Dukas'in idaresinden usanmis olan Bizans halki isyan ederek Botaniates'i destekledi ve Botaniates 25 mart 1078'de imparator ilan edildi. Kutalmisogullari bir süre daha Botaniates'i desteklemeye devam ettiler. Gerçi bizans tahtinda hak iddia eden Nikephoros Bryennios'a karsi Alexios Komnenos kumandasinda gönderilen Bizans ordusunda Selçuklular da vardi. Nikephoros'un ordusundaki Peçeneklerin Alexios'un ordusundaki irkdaslarina karsi savasmak istememeleri Nikephoros'un maglub ve esir düsmesine sebeb oldu. Bu hadiseden sonra kendilerini daha da güçlü hisseden Kutalmisogullari Bizans'in birçok sehir ve kalesini fethederek kendi topraklarina kattilar. Iste tam bu sirada mahiyeti hâlâ kâfi derecede açiklanmamis olan önemli bir hadise meydana geldi. Sultan Meliksah Anadolu içlerine müdahale etti. Sultan Meliksah Kutalmisogullarinin Anadolu'da kuvvetle yerlesmekte olduklarini endise ile takip ediyordu. Amcasi Kavurd'un hükümdarliginin ilk yillarinda isyan ederek öldürülmesinden sonra bu büyük Türk sultani merkezî devlet otoritesini tesis etme fikrine sikica sarilmisti. Merkeziyetçi yönetime zit bir gelisme baslica iki istikamette yani Suriye ve Anadolu'da vuku buluyurdu. Maveraünnehir'den mütemadiyen akip gelen Türkmen gruplarinin müslüman ahaliyi rahatsiz etmemeleri gayesi ile uç bölgelerine dogru sevk edildiklerini daha önce anlatmistik. Yavekiyye denilen ve Oguzlarin muhtelif kollarina mensup bulunan bu Türkmenler Suriye'de Uvakoglu Atsiz adli bir Türkmen reisinin idaresinde Fatimilere karsi akinlarda bulunmaktaydi. Diger bir Yavekiyye grubu ise Kutalmisogullarinin idaresinde Anadolu'da faaliyet gösteriyordu. Bu iki Türkmen grubu arasinda zaman zaman birbirleri ile mücadele halinde olanlar vardi. Meselâ Atsiz'dan ayri olarak Filistin'de faaliyette bulunan Sökli adli baska bir Türkmen reisi Kutalmisogullarindan ikisi ile birlesmis Fatimiler'i tanimis fakat Atsiz tarafindan maglub edilerek öldürülmüstü. Bu hadiseden dolayi Atsiz ile Süleymansah ve Mansur'un arasi açilmistir. Atsiz'in Sultan Meliksah'in kardesi Tutus tarafindan öldürülmesi ile Suriye bölgesi merkezi hükümetin yönetimi altina alinmistir (Eylül 1078).
Sultan Meliksah Anadolu'yu da kendi hakimiyeti altina almak için Emir Porsuk'u görevlendirmistir. Kutalmisogullarinin daha Anadolu'ya geldikleri ilk günlerden itibaren Büyük Selçuklularla aralarinin iyi olmadigini anlayan Mikhail Dukas'in 1074 Haziran'inda Abbasi halifesi Kaim Biemrillah'a mektup yazarak Sultan Meliksah ile barismasi için tavassutunu rica ettigini ve 1076 yilinda Azerbaycan'da bulunan Meliksah'a muazzam hediyeler gönderdigini biliyoruz. Muhtemelen imparator ile Sultan Meliksah arasinda bir anlasma vuku bulmus olmalidir. Belki de rakip taht iddiacilarina karsi Türkler tarafindan desteklenmesinin sebebi de budur.
Anadolu'da Kutalmisogullarinin fetih hareketine paralel olarak akinlarda bulunan Afsin, Sanduk, Dilmaçoglu Mehmed, Dudu Bey, Tarankoglu gibi meshur bazi Türk beylerinin 1076 yilindan itibaren Anadolu'dan ayrilip Suriye'deki Tutus'a iltihak etmeleri bu beylerin büyük Selçuklu Devleti'ne itaat ettiklerine ve belki de âsî saydiklari Kutalmisogullarinin yanindan bu sebeple ayrildiklarina delil teskil eder.
Bu beylerin de geri dönmesi ile Anadolu'nun iç ve bati kesimlerinde tek basina kalan Kutalmisogullari üzerine gönderilen Emîr Porsuk yapilan savasta veya mübarezede Mansur'u öldürmüs fakat baska bir netice elde edemeden geri dönmüstür. Mansur'un sultana isyan ettigi için ortadan kaldirildigi ve hakimiyet sahalarinin Süleymansah'a verildigine dair rivayetler dogru olmasa gerektir. Çünkü Sultan Meliksah'in Kutalmisogullarina karsi iyi niyet beslemedigi onun daha sonraki icraatindan da açikca anlasilmaktadir. Nitekim Süleymansah'in Tutus tarafindan öldürülmesinden sonra ogullarini Isfahan'a götürmüs ve onlar Sultan Meliksah'in 1092'de ölümüne kadar orada kalmislardir.
Agabeyinin (Mansur'un) ne sekilde olursa olsun ortadan kalkmasindan sonra Süleymansah bir müddet daha Bizans'la isbirliginde bulundu. Porsuk'un ona karsi bir sey yapamamis olmasinda Bizans'in destegini görmüs olmasi da rol oynamistir. Sultan Meliksah'in gönderdigi ordu geri döndükten sonra Süleymansah'in durumunun daha da kuvvetlendigi anlasiliyordu. Bu arada Abbasi halifesi Muktedi Biemrillah'in kaynaklarin ifadesine göre Süleymansah'a bir mensûr, sancak ve hil'at göndererek onu Sultan olarak kabul etmesi biraz güç anlasilir bir keyfiyettir. Çünkü halifelik bütünüyle Meliksah'in hakimiyetinde bulunuyordu. Bundan dolayi Sultan Meliksah'in arzusu hilafina baska bir sahsa Sultan ünvanini tevcih etmesi mümkün görünmemektedir. Bu rivayetin sonradan yani Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulusundan sonra uydurulmus olmasi ihtimali vardir. Bununla beraber Süleymansah'in bu ünvani kendiliginden almis olmasi da mümkündür.
1079-1080 yillarinda Türk fetihleri Marmara ve Karadeniz sahillerine kadar uzanmistir. 1080 yili sonlarinda Bizans'in asil ailelerinden birine mensub olan Nikephoros Melissenos Süleymansah ile anlasarak Imparatorlugunu ilan etti. Türk kuvvetlerinin yardimi ile Iznik'i karargâh yapip Istanbul üzerine yürümeye hazirlandi. Ayni tarihte Bizans tahtinda hak iddia ederek Istanbul üzerine yürüyen Alexios Komnenos, Melissenos'u aldatarak Istanbul'da tahta çikti. Süleymansah ise Melissenos tarafindan muhafaza edilmek üzere kendisine birakilan Iznik civarindaki bazi kaleleri bir daha terk etmeyerek bölgeye sikica yerlesti.
Alexios'un tahta geçmesi Süleymansah'i Bizans'a karsi daha serbest ve kaygisiz davranmaya sevketti. Yeni hükümdarla hiç olmasa önceden bir ittifaki mevcut degildi. Bilakis Melissenos ile birlikte hareket etmis oldugu için Bizans'i yeni hükümdarla birlikte düsman kabul etmekle siyasi ve ahlâkî bir sakinca yoktu. Bu sebeple Türkler'in artik Bogaziçi sahillerine kadar geldikleri ve buradan geçen gemilerden haraç almak üzere karakollar tesis ettikleri Anna Komnena'nin ifadesinden anlasilmaktadir. Bursa ve Iznik sehirleri basta olmak üzere o bölgedeki bütün sehir ve kasabalar ister istemez Türklere teslim olmuslardi. Daha çok genç yaslardan itibaren savas meydanlarinda tecrübe kazanmis, Türklerin adetlerini ve hareket tarzlarini daha iyi ögrenmis bulunan imparator Alexios önce Istanbul sehrine rahat bir nefes aldirmak maksadiyla küçük gemilerle Bogaziçi sahillerinde bulunan Türk karargâhlarina bazi baskinlar tertip etti ve onlari geri çekilmeye zorladi. Türkmenler bölgenin iç kisimlarina çekildiler. Alexios bundan sonra Peçenek ve Norman gailelerini ortadan kaldirmak maksadiyla Türkmenlerle daha fazla bozusmayi tercih etti. Süleymansah'a müracaat ederek hediye adi altinda muayyen yillik haraç mukabilinde baris isteginde bulundu. 1081 yilinda yapilan anlasmaya göre Izmit körfezine dökülen küçük Dragos (Drakon, Kirkgeçit) çayi Bizans ile sinir olarak kabul edildi. Süleymansah'in bu münasebetle Bizans imparatoruna batidaki düsmanlarina karsi savaslarinda yardimci kuvvetler göndermeyi taahhüt ettigi de anlasilmaktadir. Nitekim Alexios önce Dalmaçya kiyilarina çikartma yaparak Draç'i aldi ve sonra Selanik üzerine yürüyen Norman kuvvetlerini ve bunlarin basinda bulunan ünlü Bohemund'u Süleymansah'in Yagmur adli bir kumandanin emrinde göndermis oldugu Türklerin yardimlari sayesinde geri çekilmeye mecbur etti.
Türkler bu sekilde Bizans imparatorlugu bünyesinde çikan taht kavgalarina müdahale ederek hakimiyet sahalarini Karadeniz, Marmara ve Akdeniz sahillerine kadar genislettiler. Bir Bizans kaynaginin ifadesiyle "her yer Türklerle doldu".
Süleyman Sah Malazgirt zaferini takip eden birkaç yil içinde Anadolu'da yeni bir devlet kurduktan sonra Türkistan ve Iran'dan Anadolu'ya gelen Türklerin sayisinda büyük bir artis oldu ve özellikle 1080 yilinda Azerbaycan'dan Anadolu'ya çok büyük bir Türk nüfusu akin etti. Bu Türkler sayesinde Anadolu Selçuklu Devleti daha da güçlendigi gibi Bizans'in kötü idaresi savaslar ve isyanlar dolayisiyla perisan olan ve büyük bir sikinti içine düsen yerli halklarda Süleymansah'in idaresinde huzur ve sükuna kavusuyor ve devlet saglam temeller üzerine oturuyordu. Bizans'in dinî sahada takip ettigi ortodokslastirma ve Rumlastirma politikasi da Ermenileri, Süryanileri ve diger mezhep mensuplarini bu devlete düsman ederek Selçuklulara yaklastirmisti. Bizans impatatorlugunun Ermenileri dogudan Anadolu'ya sürmesi ve Balkanlardaki Türkler üzerinde baski kurmasi bunlarin Bizans'tan nefret ederek Selçuklu yönetimini tercih etmelerine sebep olmustur. Ayrica Anadolu'da büyük toprak sahiplerinin emrinde esir olarak çalisanlarla topraksiz köylüler de Selçuklular sayesinde topraga kavustuklari için onlarin idaresinden memnun oluyorlardi. Süleymansah ve daha sonra gelen hükümdarlar araziyi köylülere dagitarak devlet mülkiyeti altinda herkesin tasarrufuna imkân veren mîrî bir toprak rejimi uygulamislardir.
Batidaki sinirlarini Istanbul yakinlarina kadar genisleten Süleymansah gözlerini Güneydogu Anadolu'ya çevirdi. Ilk safhasinda plânsiz vuku buldugu açakca görülen Türk akinlari sirasinda Güneydogu Anadolu ve Firat bölgesi oldukça ihmal edilmis ve Türk akincilari bölgede fazla birsey elde edemeden Suriye'ye intikal etmislerdir. Anadolu içlerinde ve batisinda Kutalmisogullari suurluca bir fetih harekâtina giristikleri sirada Suriye'de de buna benzer bir harekâta baslanmis olmakla beraber bu müslüman bir ülkede yerlesmek mânâsini tasidigindan dolayi mahiyet bakimindan farkliydi. Süleymansah'in faaliyetlerini güneye dogru gelistirmeye basladigi bu devrede Ermeniler arasinda Bizanslilarin Philaretos dedikleri bir sahis çok büyük bir nüfuz ve kudrete sahip bulunmaktaydi. Mensei hakkinda fazla bilgiye sahip bulunmadigimiz Philaretos Bizans hizmetine girmis ve imparator Romanos Diogenes tarafindan Maras valiligine getirilmisti. Ancak Malazgirt savasinda diger Ermeniler gibi efendisine ihanet ederek savasa katilmadan geri dönen Philaretos Romanos Diogenes'in tahttan düsürülmesi ile onun yerine geçen Mikhail Dukas'i tanimamis ve bagimsiz hareket etmeye baslamisti.
Mikhail'in büyük karisikliklar içinde geçen hükümdarligi esnasinda Türklerin Anadolu içlerindeki faaliyetlerinden de faydalanan Philaretos Kilikya'nin en önemli sehirleri olan Tarsus, Mamistra ve Anazarba'yi eline geçirdigi gibi onun kumandanlarindan biri de 1077 yilinda Urfa'yi (Edessa-Ruha) Bizanslilarin elinden aldi. 1078 yilinda Antakya ahalisi kendilerini Türklere karsi müdafaa eder ümidiyle onu sehirlerine davet edip hakimiyeti altina girdiler. Bu suretle Philaretos'un devleti Toroslar'dan Urfa'ya kadar uzanan oldukça genis bir sahayi kaplamis bulunuyordu. Philaretos yeni Bizans imparatoru Alexios Komnenos'a da bagliligini bildirmisti. Bununla beraber tedbirli hareket etmek gayesiyle Haleb'in müslüman hakimi Serefü'd-Devle Müslim'e haraç vermek suretiyle yaranmaya gayret ediyor ayni zamanda Büyük Selçuklu sultani Meliksah ile de iyi münasebetler kurmaya çalisiyordu.
Süleymansah Alexios ile yaptigi anlasmadan sonra bir taraftan muhletif kumandanlari vasitasi ile ayrintilari tespit edilemeyen fetih harekâtina devam ederek Anadolu'nun kuzeyinde hâlâ Bizans elinde bulunan bazi kaleleri zaptettirirken bir taraftan da kendisi güneye dogru yürüdü ve Tarsus'u muhasara ederek aldi. Çok eski devirlerden beri Anadolu içlerine yapilan gazalarin en mühim merkezlerinden biri olan ve bazi rivayetlere göre 100 bin savasçi çikaran Tarsus 965 yilinda Bizans imparatoru Nikephoros Phokas tarafindan zapt edilmis ve bundan sonra uzun müddet Bizanslilarin hakimiyeti altinda kalmisti. Süleymansah'in bu sehri büyük bir ihtimalle 1083 yilinda fethettigi anlasilmaktadir. Bunu takip eden yil Türkiye Selçuklu hükümdarinin basta Adana, Mamistra ve Anazarba olmak üzere bütün Kilikya sahasini ele geçirdigi görülmektedir. Artik sira Antakya'ya gelmisti.
SÜLEYMAN ŞAH DEVRİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU VE BUYUK SELÇUKLULARLA İLIŞKILER
Sultan Alp Arslan zamaninda isyan ederek Bizans'a siginmis olan Erbasgan (Erbasan) 7 Ocak 1078'de kendisini Anadolu'da imparator ilan etmis olan Botaniates ile isbirligi yaparak Istanbul üzerine yürüyünce Mikhail Dukas Kutalmisogullarini yardima çagirdi. Ancak Botaniates Erbasgan araciligi ile Kutalmisogullarini kendi tarafina çekti ve Iznik'e kadar geldi. Mikhail Dukas'in idaresinden usanmis olan Bizans halki isyan ederek Botaniates'i destekledi ve Botaniates 25 mart 1078'de imparator ilan edildi. Kutalmisogullari bir süre daha Botaniates'i desteklemeye devam ettiler. Gerçi bizans tahtinda hak iddia eden Nikephoros Bryennios'a karsi Alexios Komnenos kumandasinda gönderilen Bizans ordusunda Selçuklular da vardi. Nikephoros'un ordusundaki Peçeneklerin Alexios'un ordusundaki irkdaslarina karsi savasmak istememeleri Nikephoros'un maglub ve esir düsmesine sebeb oldu. Bu hadiseden sonra kendilerini daha da güçlü hisseden Kutalmisogullari Bizans'in birçok sehir ve kalesini fethederek kendi topraklarina kattilar. Iste tam bu sirada mahiyeti hâlâ kâfi derecede açiklanmamis olan önemli bir hadise meydana geldi. Sultan Meliksah Anadolu içlerine müdahale etti. Sultan Meliksah Kutalmisogullarinin Anadolu'da kuvvetle yerlesmekte olduklarini endise ile takip ediyordu. Amcasi Kavurd'un hükümdarliginin ilk yillarinda isyan ederek öldürülmesinden sonra bu büyük Türk sultani merkezî devlet otoritesini tesis etme fikrine sikica sarilmisti. Merkeziyetçi yönetime zit bir gelisme baslica iki istikamette yani Suriye ve Anadolu'da vuku buluyurdu. Maveraünnehir'den mütemadiyen akip gelen Türkmen gruplarinin müslüman ahaliyi rahatsiz etmemeleri gayesi ile uç bölgelerine dogru sevk edildiklerini daha önce anlatmistik. Yavekiyye denilen ve Oguzlarin muhtelif kollarina mensup bulunan bu Türkmenler Suriye'de Uvakoglu Atsiz adli bir Türkmen reisinin idaresinde Fatimilere karsi akinlarda bulunmaktaydi. Diger bir Yavekiyye grubu ise Kutalmisogullarinin idaresinde Anadolu'da faaliyet gösteriyordu. Bu iki Türkmen grubu arasinda zaman zaman birbirleri ile mücadele halinde olanlar vardi. Meselâ Atsiz'dan ayri olarak Filistin'de faaliyette bulunan Sökli adli baska bir Türkmen reisi Kutalmisogullarindan ikisi ile birlesmis Fatimiler'i tanimis fakat Atsiz tarafindan maglub edilerek öldürülmüstü. Bu hadiseden dolayi Atsiz ile Süleymansah ve Mansur'un arasi açilmistir. Atsiz'in Sultan Meliksah'in kardesi Tutus tarafindan öldürülmesi ile Suriye bölgesi merkezi hükümetin yönetimi altina alinmistir (Eylül 1078).
Sultan Meliksah Anadolu'yu da kendi hakimiyeti altina almak için Emir Porsuk'u görevlendirmistir. Kutalmisogullarinin daha Anadolu'ya geldikleri ilk günlerden itibaren Büyük Selçuklularla aralarinin iyi olmadigini anlayan Mikhail Dukas'in 1074 Haziran'inda Abbasi halifesi Kaim Biemrillah'a mektup yazarak Sultan Meliksah ile barismasi için tavassutunu rica ettigini ve 1076 yilinda Azerbaycan'da bulunan Meliksah'a muazzam hediyeler gönderdigini biliyoruz. Muhtemelen imparator ile Sultan Meliksah arasinda bir anlasma vuku bulmus olmalidir. Belki de rakip taht iddiacilarina karsi Türkler tarafindan desteklenmesinin sebebi de budur.
Anadolu'da Kutalmisogullarinin fetih hareketine paralel olarak akinlarda bulunan Afsin, Sanduk, Dilmaçoglu Mehmed, Dudu Bey, Tarankoglu gibi meshur bazi Türk beylerinin 1076 yilindan itibaren Anadolu'dan ayrilip Suriye'deki Tutus'a iltihak etmeleri bu beylerin büyük Selçuklu Devleti'ne itaat ettiklerine ve belki de âsî saydiklari Kutalmisogullarinin yanindan bu sebeple ayrildiklarina delil teskil eder.
Bu beylerin de geri dönmesi ile Anadolu'nun iç ve bati kesimlerinde tek basina kalan Kutalmisogullari üzerine gönderilen Emîr Porsuk yapilan savasta veya mübarezede Mansur'u öldürmüs fakat baska bir netice elde edemeden geri dönmüstür. Mansur'un sultana isyan ettigi için ortadan kaldirildigi ve hakimiyet sahalarinin Süleymansah'a verildigine dair rivayetler dogru olmasa gerektir. Çünkü Sultan Meliksah'in Kutalmisogullarina karsi iyi niyet beslemedigi onun daha sonraki icraatindan da açikca anlasilmaktadir. Nitekim Süleymansah'in Tutus tarafindan öldürülmesinden sonra ogullarini Isfahan'a götürmüs ve onlar Sultan Meliksah'in 1092'de ölümüne kadar orada kalmislardir.
Agabeyinin (Mansur'un) ne sekilde olursa olsun ortadan kalkmasindan sonra Süleymansah bir müddet daha Bizans'la isbirliginde bulundu. Porsuk'un ona karsi bir sey yapamamis olmasinda Bizans'in destegini görmüs olmasi da rol oynamistir. Sultan Meliksah'in gönderdigi ordu geri döndükten sonra Süleymansah'in durumunun daha da kuvvetlendigi anlasiliyordu. Bu arada Abbasi halifesi Muktedi Biemrillah'in kaynaklarin ifadesine göre Süleymansah'a bir mensûr, sancak ve hil'at göndererek onu Sultan olarak kabul etmesi biraz güç anlasilir bir keyfiyettir. Çünkü halifelik bütünüyle Meliksah'in hakimiyetinde bulunuyordu. Bundan dolayi Sultan Meliksah'in arzusu hilafina baska bir sahsa Sultan ünvanini tevcih etmesi mümkün görünmemektedir. Bu rivayetin sonradan yani Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulusundan sonra uydurulmus olmasi ihtimali vardir. Bununla beraber Süleymansah'in bu ünvani kendiliginden almis olmasi da mümkündür.
1079-1080 yillarinda Türk fetihleri Marmara ve Karadeniz sahillerine kadar uzanmistir. 1080 yili sonlarinda Bizans'in asil ailelerinden birine mensub olan Nikephoros Melissenos Süleymansah ile anlasarak Imparatorlugunu ilan etti. Türk kuvvetlerinin yardimi ile Iznik'i karargâh yapip Istanbul üzerine yürümeye hazirlandi. Ayni tarihte Bizans tahtinda hak iddia ederek Istanbul üzerine yürüyen Alexios Komnenos, Melissenos'u aldatarak Istanbul'da tahta çikti. Süleymansah ise Melissenos tarafindan muhafaza edilmek üzere kendisine birakilan Iznik civarindaki bazi kaleleri bir daha terk etmeyerek bölgeye sikica yerlesti.
Alexios'un tahta geçmesi Süleymansah'i Bizans'a karsi daha serbest ve kaygisiz davranmaya sevketti. Yeni hükümdarla hiç olmasa önceden bir ittifaki mevcut degildi. Bilakis Melissenos ile birlikte hareket etmis oldugu için Bizans'i yeni hükümdarla birlikte düsman kabul etmekle siyasi ve ahlâkî bir sakinca yoktu. Bu sebeple Türkler'in artik Bogaziçi sahillerine kadar geldikleri ve buradan geçen gemilerden haraç almak üzere karakollar tesis ettikleri Anna Komnena'nin ifadesinden anlasilmaktadir. Bursa ve Iznik sehirleri basta olmak üzere o bölgedeki bütün sehir ve kasabalar ister istemez Türklere teslim olmuslardi. Daha çok genç yaslardan itibaren savas meydanlarinda tecrübe kazanmis, Türklerin adetlerini ve hareket tarzlarini daha iyi ögrenmis bulunan imparator Alexios önce Istanbul sehrine rahat bir nefes aldirmak maksadiyla küçük gemilerle Bogaziçi sahillerinde bulunan Türk karargâhlarina bazi baskinlar tertip etti ve onlari geri çekilmeye zorladi. Türkmenler bölgenin iç kisimlarina çekildiler. Alexios bundan sonra Peçenek ve Norman gailelerini ortadan kaldirmak maksadiyla Türkmenlerle daha fazla bozusmayi tercih etti. Süleymansah'a müracaat ederek hediye adi altinda muayyen yillik haraç mukabilinde baris isteginde bulundu. 1081 yilinda yapilan anlasmaya göre Izmit körfezine dökülen küçük Dragos (Drakon, Kirkgeçit) çayi Bizans ile sinir olarak kabul edildi. Süleymansah'in bu münasebetle Bizans imparatoruna batidaki düsmanlarina karsi savaslarinda yardimci kuvvetler göndermeyi taahhüt ettigi de anlasilmaktadir. Nitekim Alexios önce Dalmaçya kiyilarina çikartma yaparak Draç'i aldi ve sonra Selanik üzerine yürüyen Norman kuvvetlerini ve bunlarin basinda bulunan ünlü Bohemund'u Süleymansah'in Yagmur adli bir kumandanin emrinde göndermis oldugu Türklerin yardimlari sayesinde geri çekilmeye mecbur etti.
Türkler bu sekilde Bizans imparatorlugu bünyesinde çikan taht kavgalarina müdahale ederek hakimiyet sahalarini Karadeniz, Marmara ve Akdeniz sahillerine kadar genislettiler. Bir Bizans kaynaginin ifadesiyle "her yer Türklerle doldu".
Süleyman Sah Malazgirt zaferini takip eden birkaç yil içinde Anadolu'da yeni bir devlet kurduktan sonra Türkistan ve Iran'dan Anadolu'ya gelen Türklerin sayisinda büyük bir artis oldu ve özellikle 1080 yilinda Azerbaycan'dan Anadolu'ya çok büyük bir Türk nüfusu akin etti. Bu Türkler sayesinde Anadolu Selçuklu Devleti daha da güçlendigi gibi Bizans'in kötü idaresi savaslar ve isyanlar dolayisiyla perisan olan ve büyük bir sikinti içine düsen yerli halklarda Süleymansah'in idaresinde huzur ve sükuna kavusuyor ve devlet saglam temeller üzerine oturuyordu. Bizans'in dinî sahada takip ettigi ortodokslastirma ve Rumlastirma politikasi da Ermenileri, Süryanileri ve diger mezhep mensuplarini bu devlete düsman ederek Selçuklulara yaklastirmisti. Bizans impatatorlugunun Ermenileri dogudan Anadolu'ya sürmesi ve Balkanlardaki Türkler üzerinde baski kurmasi bunlarin Bizans'tan nefret ederek Selçuklu yönetimini tercih etmelerine sebep olmustur. Ayrica Anadolu'da büyük toprak sahiplerinin emrinde esir olarak çalisanlarla topraksiz köylüler de Selçuklular sayesinde topraga kavustuklari için onlarin idaresinden memnun oluyorlardi. Süleymansah ve daha sonra gelen hükümdarlar araziyi köylülere dagitarak devlet mülkiyeti altinda herkesin tasarrufuna imkân veren mîrî bir toprak rejimi uygulamislardir.
Batidaki sinirlarini Istanbul yakinlarina kadar genisleten Süleymansah gözlerini Güneydogu Anadolu'ya çevirdi. Ilk safhasinda plânsiz vuku buldugu açakca görülen Türk akinlari sirasinda Güneydogu Anadolu ve Firat bölgesi oldukça ihmal edilmis ve Türk akincilari bölgede fazla birsey elde edemeden Suriye'ye intikal etmislerdir. Anadolu içlerinde ve batisinda Kutalmisogullari suurluca bir fetih harekâtina giristikleri sirada Suriye'de de buna benzer bir harekâta baslanmis olmakla beraber bu müslüman bir ülkede yerlesmek mânâsini tasidigindan dolayi mahiyet bakimindan farkliydi. Süleymansah'in faaliyetlerini güneye dogru gelistirmeye basladigi bu devrede Ermeniler arasinda Bizanslilarin Philaretos dedikleri bir sahis çok büyük bir nüfuz ve kudrete sahip bulunmaktaydi. Mensei hakkinda fazla bilgiye sahip bulunmadigimiz Philaretos Bizans hizmetine girmis ve imparator Romanos Diogenes tarafindan Maras valiligine getirilmisti. Ancak Malazgirt savasinda diger Ermeniler gibi efendisine ihanet ederek savasa katilmadan geri dönen Philaretos Romanos Diogenes'in tahttan düsürülmesi ile onun yerine geçen Mikhail Dukas'i tanimamis ve bagimsiz hareket etmeye baslamisti.
Mikhail'in büyük karisikliklar içinde geçen hükümdarligi esnasinda Türklerin Anadolu içlerindeki faaliyetlerinden de faydalanan Philaretos Kilikya'nin en önemli sehirleri olan Tarsus, Mamistra ve Anazarba'yi eline geçirdigi gibi onun kumandanlarindan biri de 1077 yilinda Urfa'yi (Edessa-Ruha) Bizanslilarin elinden aldi. 1078 yilinda Antakya ahalisi kendilerini Türklere karsi müdafaa eder ümidiyle onu sehirlerine davet edip hakimiyeti altina girdiler. Bu suretle Philaretos'un devleti Toroslar'dan Urfa'ya kadar uzanan oldukça genis bir sahayi kaplamis bulunuyordu. Philaretos yeni Bizans imparatoru Alexios Komnenos'a da bagliligini bildirmisti. Bununla beraber tedbirli hareket etmek gayesiyle Haleb'in müslüman hakimi Serefü'd-Devle Müslim'e haraç vermek suretiyle yaranmaya gayret ediyor ayni zamanda Büyük Selçuklu sultani Meliksah ile de iyi münasebetler kurmaya çalisiyordu.
Süleymansah Alexios ile yaptigi anlasmadan sonra bir taraftan muhletif kumandanlari vasitasi ile ayrintilari tespit edilemeyen fetih harekâtina devam ederek Anadolu'nun kuzeyinde hâlâ Bizans elinde bulunan bazi kaleleri zaptettirirken bir taraftan da kendisi güneye dogru yürüdü ve Tarsus'u muhasara ederek aldi. Çok eski devirlerden beri Anadolu içlerine yapilan gazalarin en mühim merkezlerinden biri olan ve bazi rivayetlere göre 100 bin savasçi çikaran Tarsus 965 yilinda Bizans imparatoru Nikephoros Phokas tarafindan zapt edilmis ve bundan sonra uzun müddet Bizanslilarin hakimiyeti altinda kalmisti. Süleymansah'in bu sehri büyük bir ihtimalle 1083 yilinda fethettigi anlasilmaktadir. Bunu takip eden yil Türkiye Selçuklu hükümdarinin basta Adana, Mamistra ve Anazarba olmak üzere bütün Kilikya sahasini ele geçirdigi görülmektedir. Artik sira Antakya'ya gelmisti.
SÜLEYMAN ŞAH DEVRİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU VE BUYUK SELÇUKLULARLA İLIŞKILER
Sultan Alp Arslan zamaninda isyan ederek Bizans'a siginmis olan Erbasgan (Erbasan) 7 Ocak 1078'de kendisini Anadolu'da imparator ilan etmis olan Botaniates ile isbirligi yaparak Istanbul üzerine yürüyünce Mikhail Dukas Kutalmisogullarini yardima çagirdi. Ancak Botaniates Erbasgan araciligi ile Kutalmisogullarini kendi tarafina çekti ve Iznik'e kadar geldi. Mikhail Dukas'in idaresinden usanmis olan Bizans halki isyan ederek Botaniates'i destekledi ve Botaniates 25 mart 1078'de imparator ilan edildi. Kutalmisogullari bir süre daha Botaniates'i desteklemeye devam ettiler. Gerçi bizans tahtinda hak iddia eden Nikephoros Bryennios'a karsi Alexios Komnenos kumandasinda gönderilen Bizans ordusunda Selçuklular da vardi. Nikephoros'un ordusundaki Peçeneklerin Alexios'un ordusundaki irkdaslarina karsi savasmak istememeleri Nikephoros'un maglub ve esir düsmesine sebeb oldu. Bu hadiseden sonra kendilerini daha da güçlü hisseden Kutalmisogullari Bizans'in birçok sehir ve kalesini fethederek kendi topraklarina kattilar. Iste tam bu sirada mahiyeti hâlâ kâfi derecede açiklanmamis olan önemli bir hadise meydana geldi. Sultan Meliksah Anadolu içlerine müdahale etti. Sultan Meliksah Kutalmisogullarinin Anadolu'da kuvvetle yerlesmekte olduklarini endise ile takip ediyordu. Amcasi Kavurd'un hükümdarliginin ilk yillarinda isyan ederek öldürülmesinden sonra bu büyük Türk sultani merkezî devlet otoritesini tesis etme fikrine sikica sarilmisti. Merkeziyetçi yönetime zit bir gelisme baslica iki istikamette yani Suriye ve Anadolu'da vuku buluyurdu. Maveraünnehir'den mütemadiyen akip gelen Türkmen gruplarinin müslüman ahaliyi rahatsiz etmemeleri gayesi ile uç bölgelerine dogru sevk edildiklerini daha önce anlatmistik. Yavekiyye denilen ve Oguzlarin muhtelif kollarina mensup bulunan bu Türkmenler Suriye'de Uvakoglu Atsiz adli bir Türkmen reisinin idaresinde Fatimilere karsi akinlarda bulunmaktaydi. Diger bir Yavekiyye grubu ise Kutalmisogullarinin idaresinde Anadolu'da faaliyet gösteriyordu. Bu iki Türkmen grubu arasinda zaman zaman birbirleri ile mücadele halinde olanlar vardi. Meselâ Atsiz'dan ayri olarak Filistin'de faaliyette bulunan Sökli adli baska bir Türkmen reisi Kutalmisogullarindan ikisi ile birlesmis Fatimiler'i tanimis fakat Atsiz tarafindan maglub edilerek öldürülmüstü. Bu hadiseden dolayi Atsiz ile Süleymansah ve Mansur'un arasi açilmistir. Atsiz'in Sultan Meliksah'in kardesi Tutus tarafindan öldürülmesi ile Suriye bölgesi merkezi hükümetin yönetimi altina alinmistir (Eylül 1078).
Sultan Meliksah Anadolu'yu da kendi hakimiyeti altina almak için Emir Porsuk'u görevlendirmistir. Kutalmisogullarinin daha Anadolu'ya geldikleri ilk günlerden itibaren Büyük Selçuklularla aralarinin iyi olmadigini anlayan Mikhail Dukas'in 1074 Haziran'inda Abbasi halifesi Kaim Biemrillah'a mektup yazarak Sultan Meliksah ile barismasi için tavassutunu rica ettigini ve 1076 yilinda Azerbaycan'da bulunan Meliksah'a muazzam hediyeler gönderdigini biliyoruz. Muhtemelen imparator ile Sultan Meliksah arasinda bir anlasma vuku bulmus olmalidir. Belki de rakip taht iddiacilarina karsi Türkler tarafindan desteklenmesinin sebebi de budur.
Anadolu'da Kutalmisogullarinin fetih hareketine paralel olarak akinlarda bulunan Afsin, Sanduk, Dilmaçoglu Mehmed, Dudu Bey, Tarankoglu gibi meshur bazi Türk beylerinin 1076 yilindan itibaren Anadolu'dan ayrilip Suriye'deki Tutus'a iltihak etmeleri bu beylerin büyük Selçuklu Devleti'ne itaat ettiklerine ve belki de âsî saydiklari Kutalmisogullarinin yanindan bu sebeple ayrildiklarina delil teskil eder.
Bu beylerin de geri dönmesi ile Anadolu'nun iç ve bati kesimlerinde tek basina kalan Kutalmisogullari üzerine gönderilen Emîr Porsuk yapilan savasta veya mübarezede Mansur'u öldürmüs fakat baska bir netice elde edemeden geri dönmüstür. Mansur'un sultana isyan ettigi için ortadan kaldirildigi ve hakimiyet sahalarinin Süleymansah'a verildigine dair rivayetler dogru olmasa gerektir. Çünkü Sultan Meliksah'in Kutalmisogullarina karsi iyi niyet beslemedigi onun daha sonraki icraatindan da açikca anlasilmaktadir. Nitekim Süleymansah'in Tutus tarafindan öldürülmesinden sonra ogullarini Isfahan'a götürmüs ve onlar Sultan Meliksah'in 1092'de ölümüne kadar orada kalmislardir.
Agabeyinin (Mansur'un) ne sekilde olursa olsun ortadan kalkmasindan sonra Süleymansah bir müddet daha Bizans'la isbirliginde bulundu. Porsuk'un ona karsi bir sey yapamamis olmasinda Bizans'in destegini görmüs olmasi da rol oynamistir. Sultan Meliksah'in gönderdigi ordu geri döndükten sonra Süleymansah'in durumunun daha da kuvvetlendigi anlasiliyordu. Bu arada Abbasi halifesi Muktedi Biemrillah'in kaynaklarin ifadesine göre Süleymansah'a bir mensûr, sancak ve hil'at göndererek onu Sultan olarak kabul etmesi biraz güç anlasilir bir keyfiyettir. Çünkü halifelik bütünüyle Meliksah'in hakimiyetinde bulunuyordu. Bundan dolayi Sultan Meliksah'in arzusu hilafina baska bir sahsa Sultan ünvanini tevcih etmesi mümkün görünmemektedir. Bu rivayetin sonradan yani Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurulusundan sonra uydurulmus olmasi ihtimali vardir. Bununla beraber Süleymansah'in bu ünvani kendiliginden almis olmasi da mümkündür.
1079-1080 yillarinda Türk fetihleri Marmara ve Karadeniz sahillerine kadar uzanmistir. 1080 yili sonlarinda Bizans'in asil ailelerinden birine mensub olan Nikephoros Melissenos Süleymansah ile anlasarak Imparatorlugunu ilan etti. Türk kuvvetlerinin yardimi ile Iznik'i karargâh yapip Istanbul üzerine yürümeye hazirlandi. Ayni tarihte Bizans tahtinda hak iddia ederek Istanbul üzerine yürüyen Alexios Komnenos, Melissenos'u aldatarak Istanbul'da tahta çikti. Süleymansah ise Melissenos tarafindan muhafaza edilmek üzere kendisine birakilan Iznik civarindaki bazi kaleleri bir daha terk etmeyerek bölgeye sikica yerlesti.
Alexios'un tahta geçmesi Süleymansah'i Bizans'a karsi daha serbest ve kaygisiz davranmaya sevketti. Yeni hükümdarla hiç olmasa önceden bir ittifaki mevcut degildi. Bilakis Melissenos ile birlikte hareket etmis oldugu için Bizans'i yeni hükümdarla birlikte düsman kabul etmekle siyasi ve ahlâkî bir sakinca yoktu. Bu sebeple Türkler'in artik Bogaziçi sahillerine kadar geldikleri ve buradan geçen gemilerden haraç almak üzere karakollar tesis ettikleri Anna Komnena'nin ifadesinden anlasilmaktadir. Bursa ve Iznik sehirleri basta olmak üzere o bölgedeki bütün sehir ve kasabalar ister istemez Türklere teslim olmuslardi. Daha çok genç yaslardan itibaren savas meydanlarinda tecrübe kazanmis, Türklerin adetlerini ve hareket tarzlarini daha iyi ögrenmis bulunan imparator Alexios önce Istanbul sehrine rahat bir nefes aldirmak maksadiyla küçük gemilerle Bogaziçi sahillerinde bulunan Türk karargâhlarina bazi baskinlar tertip etti ve onlari geri çekilmeye zorladi. Türkmenler bölgenin iç kisimlarina çekildiler. Alexios bundan sonra Peçenek ve Norman gailelerini ortadan kaldirmak maksadiyla Türkmenlerle daha fazla bozusmayi tercih etti. Süleymansah'a müracaat ederek hediye adi altinda muayyen yillik haraç mukabilinde baris isteginde bulundu. 1081 yilinda yapilan anlasmaya göre Izmit körfezine dökülen küçük Dragos (Drakon, Kirkgeçit) çayi Bizans ile sinir olarak kabul edildi. Süleymansah'in bu münasebetle Bizans imparatoruna batidaki düsmanlarina karsi savaslarinda yardimci kuvvetler göndermeyi taahhüt ettigi de anlasilmaktadir. Nitekim Alexios önce Dalmaçya kiyilarina çikartma yaparak Draç'i aldi ve sonra Selanik üzerine yürüyen Norman kuvvetlerini ve bunlarin basinda bulunan ünlü Bohemund'u Süleymansah'in Yagmur adli bir kumandanin emrinde göndermis oldugu Türklerin yardimlari sayesinde geri çekilmeye mecbur etti.
Türkler bu sekilde Bizans imparatorlugu bünyesinde çikan taht kavgalarina müdahale ederek hakimiyet sahalarini Karadeniz, Marmara ve Akdeniz sahillerine kadar genislettiler. Bir Bizans kaynaginin ifadesiyle "her yer Türklerle doldu".
Süleyman Sah Malazgirt zaferini takip eden birkaç yil içinde Anadolu'da yeni bir devlet kurduktan sonra Türkistan ve Iran'dan Anadolu'ya gelen Türklerin sayisinda büyük bir artis oldu ve özellikle 1080 yilinda Azerbaycan'dan Anadolu'ya çok büyük bir Türk nüfusu akin etti. Bu Türkler sayesinde Anadolu Selçuklu Devleti daha da güçlendigi gibi Bizans'in kötü idaresi savaslar ve isyanlar dolayisiyla perisan olan ve büyük bir sikinti içine düsen yerli halklarda Süleymansah'in idaresinde huzur ve sükuna kavusuyor ve devlet saglam temeller üzerine oturuyordu. Bizans'in dinî sahada takip ettigi ortodokslastirma ve Rumlastirma politikasi da Ermenileri, Süryanileri ve diger mezhep mensuplarini bu devlete düsman ederek Selçuklulara yaklastirmisti. Bizans impatatorlugunun Ermenileri dogudan Anadolu'ya sürmesi ve Balkanlardaki Türkler üzerinde baski kurmasi bunlarin Bizans'tan nefret ederek Selçuklu yönetimini tercih etmelerine sebep olmustur. Ayrica Anadolu'da büyük toprak sahiplerinin emrinde esir olarak çalisanlarla topraksiz köylüler de Selçuklular sayesinde topraga kavustuklari için onlarin idaresinden memnun oluyorlardi. Süleymansah ve daha sonra gelen hükümdarlar araziyi köylülere dagitarak devlet mülkiyeti altinda herkesin tasarrufuna imkân veren mîrî bir toprak rejimi uygulamislardir.
Batidaki sinirlarini Istanbul yakinlarina kadar genisleten Süleymansah gözlerini Güneydogu Anadolu'ya çevirdi. Ilk safhasinda plânsiz vuku buldugu açakca görülen Türk akinlari sirasinda Güneydogu Anadolu ve Firat bölgesi oldukça ihmal edilmis ve Türk akincilari bölgede fazla birsey elde edemeden Suriye'ye intikal etmislerdir. Anadolu içlerinde ve batisinda Kutalmisogullari suurluca bir fetih harekâtina giristikleri sirada Suriye'de de buna benzer bir harekâta baslanmis olmakla beraber bu müslüman bir ülkede yerlesmek mânâsini tasidigindan dolayi mahiyet bakimindan farkliydi. Süleymansah'in faaliyetlerini güneye dogru gelistirmeye basladigi bu devrede Ermeniler arasinda Bizanslilarin Philaretos dedikleri bir sahis çok büyük bir nüfuz ve kudrete sahip bulunmaktaydi. Mensei hakkinda fazla bilgiye sahip bulunmadigimiz Philaretos Bizans hizmetine girmis ve imparator Romanos Diogenes tarafindan Maras valiligine getirilmisti. Ancak Malazgirt savasinda diger Ermeniler gibi efendisine ihanet ederek savasa katilmadan geri dönen Philaretos Romanos Diogenes'in tahttan düsürülmesi ile onun yerine geçen Mikhail Dukas'i tanimamis ve bagimsiz hareket etmeye baslamisti.
Mikhail'in büyük karisikliklar içinde geçen hükümdarligi esnasinda Türklerin Anadolu içlerindeki faaliyetlerinden de faydalanan Philaretos Kilikya'nin en önemli sehirleri olan Tarsus, Mamistra ve Anazarba'yi eline geçirdigi gibi onun kumandanlarindan biri de 1077 yilinda Urfa'yi (Edessa-Ruha) Bizanslilarin elinden aldi. 1078 yilinda Antakya ahalisi kendilerini Türklere karsi müdafaa eder ümidiyle onu sehirlerine davet edip hakimiyeti altina girdiler. Bu suretle Philaretos'un devleti Toroslar'dan Urfa'ya kadar uzanan oldukça genis bir sahayi kaplamis bulunuyordu. Philaretos yeni Bizans imparatoru Alexios Komnenos'a da bagliligini bildirmisti. Bununla beraber tedbirli hareket etmek gayesiyle Haleb'in müslüman hakimi Serefü'd-Devle Müslim'e haraç vermek suretiyle yaranmaya gayret ediyor ayni zamanda Büyük Selçuklu sultani Meliksah ile de iyi münasebetler kurmaya çalisiyordu.
Süleymansah Alexios ile yaptigi anlasmadan sonra bir taraftan muhletif kumandanlari vasitasi ile ayrintilari tespit edilemeyen fetih harekâtina devam ederek Anadolu'nun kuzeyinde hâlâ Bizans elinde bulunan bazi kaleleri zaptettirirken bir taraftan da kendisi güneye dogru yürüdü ve Tarsus'u muhasara ederek aldi. Çok eski devirlerden beri Anadolu içlerine yapilan gazalarin en mühim merkezlerinden biri olan ve bazi rivayetlere göre 100 bin savasçi çikaran Tarsus 965 yilinda Bizans imparatoru Nikephoros Phokas tarafindan zapt edilmis ve bundan sonra uzun müddet Bizanslilarin hakimiyeti altinda kalmisti. Süleymansah'in bu sehri büyük bir ihtimalle 1083 yilinda fethettigi anlasilmaktadir. Bunu takip eden yil Türkiye Selçuklu hükümdarinin basta Adana, Mamistra ve Anazarba olmak üzere bütün Kilikya sahasini ele geçirdigi görülmektedir. Artik sira Antakya'ya gelmisti.